29 Temmuz 2010 Perşembe

Sahipsiz Bir Klüp: Erzurumspor

Yukarıdaki fotoğraf, Erzurumspor'un tarihinde ilk kez 1. lige (şimdiki süper lig) çıktığı kadronun fotoğrafıdır. Kalede penaltıdan bile kolay kolay gol yemeyen bir Atilla, defansta canını dişine takan Alparslan, ortasahada Muzaffer, ileride takımın efsanesi Coşkun....

Bu kadro, başlarında o dönemdeki hocaları Sadi Tekelioğlu ile birlikte efsaneleştikleri takıma bu kez yardım eli uzatmak için dönüyorlar. 1 Ağustos Pazar günü, önce şehrin yöneticileriyle biraraya gelecek olan futbolcular, daha sonra kendi aralarında bir gösteri maçı yapacaklar. Maçın ardından Teknik Direktör Sadi Tekelioğlu öncülüğünde basın toplantısı düzenleyecek olan efsaneler, eski takımları için destek isteyecekler.

Borç batağından kurtulabilmesi için aşağı yukarı 2 Milyon tl'ye, ama hepsinden önce akil yöneticilere, sahip çıkacak gönüllülere ve tüm şehrin desteğine ihtiyacı olan bir klüp Erzurumspor. Yöneticilerin zamanında sattıkları yıldızların paralarını çatır çatır yediği, her gelenin har vurup harman savurduğu, kimsenin sahip çıkmadığı bir klüp Erzurumspor. Diyarbakırspor'un 2 milyon tl küsür olan borcunun bir anda silindiği noktada, tüm olumsuzluklara rağmen play-off'lara çok yaklaşmışken 250-300 bin tl civarındaki borcu yüzünden dibe vuran bir klüp Erzurumspor. Herşeyden önce sahipsiz bir klüp Erzurumspor. Belediye başkanı, kendi kurumunun takımına (belediyespor) yardım yapar, Erzurum'dan çıkan sağlık bakanı "Erzurumspor ile ilgilenmiyoruz" der(diğer bakanların şehirlerinin takımlarına da bakalım) , Erzurumlu çok ünlü bir işadamı başkan olmak istediği klüp için Telegol'e çıkıp yardım kampanyası düzenlerken konu Erzurumspor olduğunda ortadan kaybolur, taraftar desen pankart açar, tepki görünce "biz açmadık o pankartı" der.

Tamam, Erzurum asla bir futbol şehri olamamıştır belki. Fakat yıllar boyunca iflas eden klüplerin acı gerçeği olan amatör kümeye karşı direndi. 2 sezon önce play-off'lara çok yaklaşmışken şimdi 3. ligde bile ne yapacağı muamma olan bir takımdan bahsediyoruz fakat destek verilse, el uzatılsa yine birşeyler yapabilir bu klüp. Zira "sahipsiz" dediysek de sevenleri var hala. Forumlarda "klübün futbolcu eksiği varmış, gitsem alırlar mı?" diyen çok taraftar gördüm. Yıllarca direnenlerin çoğu da Erzurumspor'un ve Erzurum'un gençleriydi zaten.

Yeter ki el atsın birileri artık, gerisi gelir....

Edit: Coşkun Birdal'ın annesi pazartesi günü kolon kanseri tedavisi amacıyla ameliyat olacağından dolayı alınan ortak kararla bahsedilen maç ve organizasyon 1 hafta sonraya, 8 Ağustos 2010 tarihine ertelenmiş. Buradan bir zamanların efsanevi golcüsü Coşkun'a ve annesine geçmiş olsun demeyi de ihmal etmiyoruz tabi ki. (kaynak: BESTDER)

Ekonomik Paket!

Hani arada kampanya olur da, kaliteli bir ürünü "ekonomik paket"te ucuz fiyata alırsınız ya, bu maç da onun gibiydi. Herkesin bileceği şeyler; takımın oynamadan avantajlı skor alması, rakibin inanılmaz pozisyon hovardalığı, Kazım'ın disiplinsizliği vesaire vesaire....

Tek tek oyunculara baksak peki?

Volkan: Hem günündeydi, hem de çok şanslıydı.

Önder: Kimileri çok eleştiriyor fakat en azından Bilica'nın yerine stoperde oynamayı hakediyor. Defansif açıdan kalitesi tartışılmaz, ileri çıkışlarda ise Gökhan Gönül gibi oynamasını 10 yaşındaki çocuk bile beklemez. Azcık insaf!

Bilica: Yine aynı fantastik adam! Atacağı en basit pası bile fantazileriyle süsleyip atıyor, yalnız top ile rakibin arasına geçtiğinde kendini öyle inandırıcı atıyor ki, o atışa kanmayacak hakem yoktur. O konuda çok başarılı yani.

Bekir: Form tutarsa İlhan'dan daha iyi bir alternatif olabilir fakat Gaziantep'teki Bekir'den çok uzakta. Ayrıca kesinlikle sağ bekte oynatılmamalı, harcanır.

A. Santos: Tamam gayet formunda ama o göbekle milli takıma çağrılmasının sebebi Dünya Kupası'ndaki oyunculara bir göndermenin parçası olabilirmiş gibi geliyor. Eğer Kazım'a uymazsa bu sezon çılgın atabilir. Caner ve Uğur gibi atak manyağı/defans özürlü iki yedeği dururken alternatifsiz kalıyor zaten.

Cristian: Fazla ağır olacak ama, bu maçta yaptığı işi ben de yaparım, yoldan çevireceğim bir adam da yapar. Aldığı paraya yazık.

Emre: Stoch'un gelmesiyle biraz nefes aldı gibi, Dia ile herşey daha güzel olacak, koşan adamlar çoğalacak. Bir de yanına "çarkıfelek hostesi kılıklı" Cristian'ın yerine geçen sezonun 2. devresinde çok iyi anlaştığı Selçuk gelirse (ki yabancı kontenjanından ötürü öyle olacak) daha da etkili oynayabilir.

Kazım: NTV Spor'daki röportajını izledim, sonra atıldığı pozisyonu tekrar izledim. Ve hakeme çok sinirlenip, kendisine laflar hazırladım. Kazım haklı beyler, fazla üstüne gitmeyelim. (Özellikle medya Kazım'ın üstüne gidiyor, önümüzdeki 2-3 günün manşetlerini görür gibiyim!)

Alex: Nihayet defansa geldi, geldi ama bu sefer de asıl yapması gerekenleri yapmadı. Etkisizdi.

Stoch: Ramazan ayına yaklaştığımız şu günlerde tek dileğim, sağlık ve sıhhat içinde olmasıdır! Bir kaza bela olmazsa yeni bir efsane doğuyor diyebiliriz. Abarttığımı düşünecek arkadaşlara bu adamın oyun stiline bir bakmalarını, kumaşının ne kadar farklı olduğunu görmelerini tavsiye ederim. Dia da bunun gibiyse, seyreyleyin kanatları!

Gökhan Ünal: Çok kalitesiz bir futbolcu değil, top tekniği, vuruşları falan belli bir seviyede. Fakat hem bu maç yalnız kaldı, hem de normalde de oyundan kopuk yerlerde dolanıyor. Özellikle Trabzon'dayken sahada mı değil mi anlaşılmıyordu. Ortasahanın organize olmasıyla belki daha çok gözükebilir.

Lugano, Gökhan Gönül, Dia, Meçhul Forvet, Özer, Mehmet Topuz, Uğur Boral da geri dönünce hem kaç maçtır oynayan bu topçuların yükü hafifleyecek, hem de takım daha kaliteli hale gelecek. Lakin ortasahada Emre'nin yanında şöyle bir Mehmet Aurelio çok güzel giderdi hani....

Tur mu? Geçeriz....

4 Temmuz 2010 Pazar

Yarı Finalistler

Uruguay: Tahmin ettiğim kadar kolay olmasa da yarı finale çıkmayı başardılar. Lakin eksikleri çok fazla ve rakipleri de öncekilere göre çok daha güçlü. Takımdaki tüm oyuncuların en azından belli bir kaliteye sahip olduklarından şüphem yok fakat Muslera, Lugano, Godin, Forlan, Suarez (hadi bir de Cavani) dışındaki tüm oyuncular ancak amatör topçuların yapacağı pas hatalarını çok sık yaptılar şimdiye kadar. Şimdi ise karşılarında hata affetmeyen bir Hollanda var. (bkz: Brezilya maçı) Uruguay için tünelin ucunda ışık görünmese de halen daha şansları mevcut. Lugano-Godin ikilisinden en az 1'inin oynaması şart bir kere. Ayrıca bu maçtaki taktikleri noel ağacı (4-3-2-1) olursa ve ileride Abreu oynarsa (ki kesin oynar) bir de Forlan gününde olursa final hiç de uzakta değil. Ama dediğim gibi, işleri çok zor. Şimdiye dek oynadıkları tüm takımlar kendi ayarlarındaydı. Belki de bizim 2002'de yaptığımız gibi evsahibinin gideceği öngörülen yoldan gittiler kimbilir? Yine de yarı finale gelerek büyük iş başardılar fakat bir dahaki kupaya katılma ihtimalleri bile şüpheli. Bu yüzden tarihlerinde yeni bir altın sayfa açmak istiyorlarsa fırsatı kaçırmadan finale çıkmalılar. 40 yıl bekledikleri bu şans belki ancak 40 yıl sonra gelir bir daha. Tek atımlık barutları var yani, ya şimdi ya hiç!

Hollanda: Kapasitelerine oranla en zevksiz futbolu oynayan yarı finalist kesinlikle Hollanda'dır. Brezilya ile oynayana kadarki 4 maç siklet farkı bariz olan 4 takıma karşı oynanmış 4 rölanti maçtı. Brezilya maçında ise 2 golleri de rakip defansın bariz hatasından geldi. Son dakikalarda ise eksik kalmış ve gardı düşmüş Brezilya'ya karşı olmadık pozisyonlar kaçırdılar. O pozisyonlardan sonra Brezilya son dakikada gol atabilirdi de. Şöyle düşünelim bir de: Aynı Brezilya'yı şu anki Almanlar bulsa çok rahat 4, hatta 6 tane atarlardı. İşte Hollanda'nın yapamadığı da tam olarak bu. Özellikle hücumda hangi takıma koysan banko oynamalarını geçtim takımın yıldızı olacak adamlar var. Yedekten giren Huntelaar bile Real Madrid'de, Milan'da oynadı son 2 sezon. Fakat bir türlü kalitelerinin gerektirdiği oyunu oynayamıyorlar özellikle de hücumda. Bugün Almanların oynadığı oyun aslında Hollanda'dan bekleniyordu. Bu oyunla yarı finale geldiler fakat çok da hakettikleri söylenemez. Finale çıksalar bile muhtemel 2 rakibi de Hollanda'yı darmadağın edebilir. Kaldı ki finale çıkmaları bile şüpheli. Erken gelecek bir Uruguay (muhtemelen Forlan) golünden sonra defansa çekilecek Uruguay takımına karşı bu kadar boş alan bulamayabilirler. Hele hele Lugano-Godin ikilisinden hiç değilse 1'i oynarsa işleri daha da zora girer. Gerçi Uruguay bu maçta 0-0'a bile yatmak isteyecektir. Yani zaten kapasitelerinin altında hücum yapan Hollanda'nın işi kapalı ve kontra oynayan Uruguay'a karşı hiç de kolay değil. Hele hele Forlan gibi bir tilki Hollanda'nın vasat defansını çok rahat avlar.

Almanya: Kesinlikle 4 takım içinde şampiyonluğu en çok hakeden takım. Aslında fazla şey söylemeye gerek yok. Gol krallığında 4 golle 2. 2 oyuncu, asist krallığında 3 asistle lider 3 oyuncu varken ne denebilir ki bu takıma? Bir Alman Milli Takımı hayranı olarak şunu diyebilirim ki: Hayatım boyunca izlediğim en iyi Alman Milli Takımı bu takımdır. Klose-Müller-Mesut-Podolski'nin hücumları, onların arkalarını toplayan Schweinsteiger ve Khedira, ve o müthiş sakinlikte işleyen üstün defansları. İspanya'yı hakettikleri yere, evlerine göndereceklerinden şüpheniz olmasın!

İspanya: Portekiz de dahil olmak üzere, hiçbir rakibi takım olarak İspanya'nın ayarında değildi fakat İspanya beklenen futbolunu bir türlü oynayamadı. Özellikle İsviçre maçında resmen rezil oldular. Golü bulup iyi savunmasıyla gediksiz kapanan İsviçre'ye karşı koca maç boyunca ceza sahası dışından doğru dürüst şut çekmeyip fırsat bulduğunuz halde kafayı kısa paslarla bozarsanız yenilmeniz kaçınılmazdır. Eğer İsviçreli hücumcular kontralarda biraz daha hızlı ve becerikli olsalar çok daha farklı bir sonuçla ayrılabilirlerdi sahadan. Şimdi ise İspanya'nın karşısında İsviçre'nin daha iyi savunma yapan ve daha tehlikeli kontralara çıkan (ve bunları genelde golle sonuçlandıran) versiyonu diyebileceğimiz Almanlar var. Ayrıca şimdiye kadarki rakiplerinin aksine Almanlar da en az İspanyollar kadar ortasahada kısa paslarla top çevirmeyi iyi biliyorlar. Çok müthiş bir maç geçecek olsa da İspanya'nın işi Uruguay'ınkinden daha zor diyebiliriz.

Sonuç olarak, hangisi çıkarsa çıksın bu 4 takımın 4'ü de iyisiyle kötüsüyle tam bir takım oyunuyla buraya geldiler. Bundan sonrası ise biraz şans, biraz tecrübe fakat çoğunlukla iyi oyundan çok skora etkili oyun. Bunu en iyi yapan takım ise Almanya. Gönlümdeki final Uruguay-Almanya olsa da Hollanda-Almanya olacak gibi.

Güzel futbol ve hakedenin kazanması dileğiyle....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...