13 Temmuz 2014 Pazar

2014 Dünya Kupası: Ve Kupada Son

Dört yılda bir gelen ve tam bir aydır içinde bulunduğumuz futbol karnavalının nihayet sonuna geldik. Kupa boyunca birçok sürpriz yaşandı ancak bunların içinde en sarsıcı olanı hiç kuşkusuz evsahibi (ve tüm kupaların doğal favorisi) Brezilya'nın Almanya karşısındaki 7-1'lik tarihi mağlubiyetiydi. Öte yandan Arjantin de son derece sıkıcı bir oyun sonunda Hollanda'yı 3.lük maçı için Brezilya'nın yanına göndererek 24 yıl sonra Almanya ile finalde başbaşa kaldı. Gelelim "son 4"ün genel performanslarına:

BREZİLYA: Her ne kadar evsahibi, 1 yıl önceki Konfederasyonlar Kupası'nın kesin galibi gibi etiketleri ve isminin dahi etkisi olsa da genel kanı Brezilya'nın bu kupada yarı finali haketmediği yönündeydi. Buna sebep olarak hakemleri, Kolombiya'yı vs. gösterebiliriz. Bunun yanında Brezilya'nın kadrosuna baktığımızda milli takımlar düzeyinde bir "winner" karakterinin eksikliğini de görmekteyiz. 23 kişilik kadroda son Dünya şampiyonluklarından (2002) 1 kişinin dahi kalmamış olması bunun bir göstergesi. Tam bu noktada, düşünmeden edilmiyor "acaba bu kadroda bir Dünya Kupası zaferi yaşamış Ronaldinho veya Kaka gibi oyuncular olsa nasıl olurdu" diye. Bu gerçekten önemli bir nokta, zira Brezilya'yı Almanya karşısında aşırı motivasyondan çöküşe götüren de tam olarak takımda bu seviyelerde tecrübe sahibi ve takımı ayakta tutacak oyuncuların eksikliğiydi. Öte yandan İtalya 90'dan bu yana hücumda en kıt kalan Brezilya'yı izledik dersek yeridir. Hatta İtalya 90'da bile en azından Careca gibi bir yıldızı barındıran Brezilya, bu kupada ise Fred ve Jo gibi kendi kalitesinin kat kat altında kalan hücumculara emanetti. Takımın gençleştirilmeye çabalandığı kesin, ancak bunu yaparken Coutinho, Moura gibi formunun zirvesindeki genç yeteneklerin alınmaması da ayrıca düşündürücü. Bundan sonra ise Brezilya'yı zorlu bir süreç bekliyor, ancak her ne olursa olsun bu kupanın finalindeki kadar kötü olabilir mi, orası muamma.

HOLLANDA: Bolca sistem, bolca disiplin. Aslında Hollanda'yı bu kupada başarısız ilan edebilmemiz için elimizde çok fazla kanıt yok. Sonuçta 2. turun 48. dakikasından sonra çeyrek final (120 dk), yarı final (120 dk) ve 3.lük maçı (90 dk) boyunca tek gol yememiş, bunun yanında son şampiyonu 5-1 ile daha ilk maçta moralmen kupanın dışına itmiş, evsahibini de 3-0 ile uğurlamış, kadrosundaki tüm oyunculardan optimum düzeyde yararlanabilmiş bir takımdan bahsediyoruz. Bu adamlar öylesine bir düzene sahip ki, tek eleştirilebilen noktaları olan savunma hattında Feyenoord kökenli ve birbirlerini tanıyan oyuncuları görüyoruz. Bunun yanında, takım halinde oynamaları, hücumu da savunmayı da tam takım olarak yapabilmeleri aslında bu turnuvada geldikleri yeri (ve hatta daha da fazlasını) hakettiklerini gösteriyor. Şimdi ise önlerinde yeni bir süreç var. Artık (1 final, 1 üçüncülük yaşatan) bazı oyuncuların ileride olmayacağı ve yerlerinin aslında şimdiden (Depay, Wijnaldum vb yetneklerle) dolmaya başladığı bir süreç.

ARJANTİN: Buraya gelene kadar alışılmış Arjantin'in dışında, fazlaca tedbirli, hatta açık söylemek gerekirse defansa dayalı ve ender bulacağı boşlukları Messi, Di Maria gibi yıldızlarıyla değerlendiren, bunun dışında fırsatını bulmadıkça farkı aramaktansa defansa çekilmeyi yeğleyen bir Arjantin gördük. Her ne kadar can sıkıcı bir oyun tarzı olsa da şimdiden en kötü ihtimalle bir Dünya Kupası finali ile kendilerine geri dönüş yapmış durumda bu taktik. Finalde de bu tarz bir oyun sergileyecekleri kesin. Özellikle erken bir gol bulup geri çekilmeyi isteyeceklerdir ancak bunu Almanya karşısında becerebilirler mi, orası bilinmez. Bugünkü finalde kazanabilirler de elbet, lakin finale kadar yürüyüşleri insana 2006'daki Fransa, 2002'deki Almanya, 1994'deki İtalya, 1990'daki Arjantin'i hatırlatıyor. Evet, çok şey yaptılar finale gelmek için ve hakettiler de, peki ya finali kazanmayı gerçekten hakettiler mi?

ALMANYA: Turnuvaya çeşitli taktik varyasyon denemeleriyle başladılar. Aslında çeyrek finale gelene kadar zorlanmış gibi görünmelerinin de temel sebebi buydu, ancak tüm o maçlara baktığımızda daima sonuç odaklı çalışan Almanlar'ın yine sonuçta istediklerini aldıklarını görmekteyiz. Turnuvaya başlarken en büyük handikapları yaşlı kurt Klose hariç "bitirici" bir santrafor eksiklikleriydi. Çeyrek finale gelinceye kadarki "denemelerinde" de buna çare aradılar "sahte 9 numara"larla. Ancak ne zaman ki gerçek bir bitirici olan Klose ilk 11'e girdi, ondan sonra Almanya esas hüviyetine büründü. Aslında bunun sebebi Klose'den çok takımın hücum hattının duruşu ve ileri uç elemanlarının benzer özelliklerde oluşu ile alakalı. Fransa maçında çok erken gelen gol ve rakibin hücum etkinliklerinin tıkanması maçı koparmaya yetti. Brezilya maçında ise rakip defansın gol yedikçe açıldığı, açıldıkça gol yediği bir döngü sonucu tarihi bir fark gerçekleşti. Şimdi ise önlerinde defansa sağlam kapanabilen ve hücumdaki yıldızlarıyla ihtiyaç duyduğu golü bulabilen bir Arjantin var. Ancak, Almanya'nın (en azından defans anlayışı ve mücadele konularında) benzer tarzda bir rakiple, belki de en güçlü ve dayanıklı kadroya sahip olan ABD ile oynadığını ve kazandığını da unutmamak gerekir. Nihayetinde buraya kadar fazlasıyla hakederek geldiler ve 8 yıldır bu takımın başında olan Löw başta olmak üzere uzun zamandır bugün için çalıştılar. Bakalım emeklerin karşılığı bu sefer alınabilecek mi?

3 Temmuz 2014 Perşembe

2014 Dünya Kupası: Kaleciler

Kimisi eksik kalan takımını ayakta tuttu, kimisi kurtarış rekorları kırdı. Kimisi tüm maç boyu harika giderken son anlarda ölümcül bir hata yaptı, kimisi "adeta bir libero gibi" defansın arkasına sarkan topları "süpürdü". Kimisi takımıyla birlikte üst düzey performans sergiledi, kimisinin tüm çabası takımını kurtarmaya yetmedi. Hatta içlerinden kupa tarihinin en yaşlısı olma rekorunu kıran dahi çıktı.

Sonunda kazanan kim olursa olsun, unutulmaz kaleci performansları izliyoruz bu turnuvada.

2014 Dünya Kupası: Çeyrek Finaller

Yıllarca unutulmayacak bir kupaya tanıklık ediyoruz ve bunun en önemli sebebi de hemen hemen tüm takımların varını yoğunu ortaya koyarak mücadele etmesi, daha da önemlisi rakibinin gücüne bakmaksızın son ana kadar direnmesi. 2. turda elenen takımların (Suarez'i kaybetmenin de çöküntüsüyle Uruguay hariç) tamamı son ana kadar didindi. Hiç kimse bir Cezayir'in, ABD'nin, İsviçre'nin veya Meksika'nın çeyrek finali haketmediğini söyleyemez. Ancak futbolda tek bir kazanan olduğundan dolayı "o an en iyisini yapanlar" ancak daha yukarı çıkabiliyor.

Neyse, gelelim çeyrek final maçlarına:

Brezilya-Kolombiya: Turnuvanın en zevkli maçlarından biri olmaya aday. Ancak bunun en önemli nedeni, "tüm dünya kupalarının genel favorisi" ve evsahibi Brezilya'nın değil, Kolombiya'nın şu ana kadarki en güzel futbolu oynuyor olması. Her ne kadar genel kanı Brezilya'nın "bir şekilde" finale kadar çıkabileceği yönünde olsa da gönüller Kolombiya'dan yana. Ayrıyeten, gruplarda ve 2. turda gözle görülür derecede bocalayan Brezilya'nın normal şartlarda Kolombiya gibi bir takıma karşı zorlanması da sürpriz olmaz.

Fransa-Almanya: Bir bakıma "Avrupa derbisi". Her 2 takım da gerçek potansiyellerini %100 gösteremediler ancak fikstür olarak Almanya'nın şimdiye kadarki rakiplerinin Fransa'nınkilere nazaran daha zorlayıcı olduğunu da söylemek gerekir. Bu turnuvada Almanya adına şu ana kadar Löw'ün gereksiz bazı inatlarını (santraforsuz oyun, bazı oyuncuları oynatma/oynatmamakta diretme vb) gördük. Olur da bu inatlarından vazgeçebilirse "panzerler" yeniden rakibini ezip geçebilecek tarza bürünebilirler. Aksi halde yine zorlu ve kısır geçebilecek bir maç bizi bekliyor.

Hollanda-Kosta Rika: Kosta Rika, buraya kadar müthiş bir performansla geldi ve hiç kimse onların çeyrek finali haketmediğini iddia edemez. Ancak şimdiye kadarki güçlü rakiplerinin aksine durağan olmayan, hızı ve kontra atağı seven bir Hollanda ile oynayacaklar. Dolayısıyla işleri ciddi ölçüde zor. Öte yandan Hollanda'nın da turnuvanın başından bu yana savunması alarm veriyor. Bakalım Robben, Van Persie, Sneijder gibi yıldızları ne zamana kadar sırtlayabilecek? Maçla ilgili şahsi fikrim, zorlu geçse dahi Hollanda'nın yarı finale çıkacağı yönünde, ancak olur da Kosta Rika bir destan daha yazarsa sürpriz sayılmamalı.

Arjantin-Belçika: Arjantin çeyrek finale adını yazdırdı fakat buraya gelene kadar da tel tel döküldü desek yeridir. Esas olarak Messi'ye (ve 2. turda golü atan Di Maria'ya) teşekkür etmeleri lazım. Buraya kadar Arjantin ve Messi isimlerinin karşısında ezilen rakiplerle oynadılar ancak (genç ve bol yıldızlı) Belçika, işlerini zora sokabilir. Bunun yanında, Belçika da hücumu seven, bol bol gol kaçıran fakat kaçırdıkça daha da fazla hücum eden bir görüntüde. Yani bir İsviçre gibi maç boyu Messi'yi marke edeceklerini pek düşünmüyorum ancak olur da bunu yapmazlarsa neler olacağını Messi İsviçre'nin son anda kendisine bağışladığı boşluğu fırsat bilerek fazlasıyla gösterdi. Fazlasıyla çekişmeli bir maç olacak ve olur da Arjantin elenirse hiçkimse şaşırmasın.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...