26 Haziran 2010 Cumartesi

40 Yıllık Hasret....

1970'ten beri Dünya Kupaları'nda çeyrek final yüzü göremeyen 2 kupa sahibi Uruguay'ın elinde bu kez makus talihini değiştirebilmeye yetecek kadrosu ve fikstür avantajı mevcut.

Her ne kadar ortasahası vasat olsa da, ileri uçtaki Forlan - Suarez ikilisi ile gerideki Muslera-Lugano-Godin üçlüsü takımı sırtlamaya yetecek güçteler. 3 maçta hiç gol yememiş olmaları da defanslarının gücünü gösteriyor.

Fikstür avantajına gelince, bugün karşılaşacakları Güney Kore'yi de (ki onları da destekliyordum aslında), çeyrek finaldeki muhtemel rakipleri olan A.B.D ve Gana'yı da yenebilecek güce ve kapasiteye sahipler. Yani formda bir Uruguay çok rahat bir şekilde yarı final görebilir. (Son yarı finallerini de 70'Meksika'da oynamışlardı.) Hatta kim bilir, belki 60 yıl sonra 3. kez kupayı Lugano'nun ellerinde kaldırabilirler.

Şahsen Almanya, İngiltere, İspanya gibi güçlerine göre kolay olan gruplardan bile zar zor çıkabilen favorilerdense Uruguay'ın şampiyon olarak yeniden hakettiği yerlere gelmesini tercih ederim.

Uruguay, yukarıda da dediğim gibi bir destan yazabilir bu turnuvada, fakat öncesinde Güney Kore'yi geçmeleri gerekiyor. Bakalım ilk adımı atabilecekler mi?

13 Haziran 2010 Pazar

Dünya Kupaları No: 16 - Fransa 1998

Katılımcı takım sayısının ilk kez 32 olduğu bu turnuvada en büyük sürprize hiç kuşkusuz Yugoslavya'dan ayrılan fakat bu ekolü devam ettiren Hırvatlar üçüncü olarak gerçekleştirmiş, Davor Suker de 6 golle gol kralı olmuştur. Turnuvanın en büyük hayal kırıklığını ise İngilizler, İspanyollar ve Almanlar yaşamıştır. Fransa da tarihindeki ilk (ve şimdilik tek) Dünya Kupası'nı kazanmıştır.

Grup maçlarından sonra oluşan sıralama şu şekildedir:

A GRUBU: Brezilya, Norveç, Fas, İskoçya
B GRUBU: İtalya, Şili, Avusturya, Kamerun
C GRUBU: Fransa, Danimarka, G. Afrika, S. Arabistan
D GRUBU: Nijerya, Paraguay, İspanya, Bulgaristan
E GRUBU: Hollanda, Meksika, Belçika, G. Kore
F GRUBU: Almanya, Yugoslavya, İran, ABD
G GRUBU: Romanya, İngiltere, Kolombiya, Tunus
H GRUBU: Arjantin, Hırvatistan, Jamaika, Japonya

2. Tur:

İtalya 1
Norveç 0

Fransa 1
Paraguay (Uzt.) 0

Almanya 2
Meksika 1

Romanya 0
Hırvatistan 1

Brezilya 4
Şili 1

Nijerya 1
Danimarka 4

Hollanda 2
Yugoslavya 1

Arjantin (pen) 2 (4)
İngiltere 2 (3)

Çeyrek Final:

İtalya 0 (3)
Fransa (pen) 0 (4)

Almanya 0
Hırvatistan 3

Brezilya 3
Danimarka 2

Hollanda 2
Arjantin 1

Yarı Final:

Fransa 2
Hırvatistan 1

Brezilya (pen) 1 (4)
Hollanda 1 (2)

3. lük Maçı:

Hırvatistan 2
Hollanda 1

Final:

Fransa 3
Brezilya 0

Turnuvanın akılda kalan anlarını içeren naçizane videomuz da ikramımızdır:

11 Haziran 2010 Cuma

Dünya Kupaları No: 15 - ABD 1994

Kesinlikle kupa tarihinin en güzel turnuvasıydı. Gerek güzel futbol oynayan takımların çokluğu, gerek ilginç olayları barındırmış olması her zaman daha farklı kılacaktır bu turnuvayı. Ayrıca galibiyete 3 puanın verildiği ilk turnuvadır.

A grubunda gelene 3 gidene 5 atarak kupaya favori bir şekilde gelen Kolombiya, evsahibi ABD, Avrupa'dan da İsviçre ve Romanya vardı. Kağıt üzerinde tüm takımların şansı vardı ve işin ilginci, favori haricindeki 3 takım da çıktı gruptan. Kolombiya'nın ise başı bahis mafyası ile dertteydi. Bir futbolcularını oynadığı takdirde ailesini öldürmeyle tehdit ederlerken elenip evlerine döndükten sonra Andres Escobar kendi kalesine attığı golden dolayı öldürülecekti. (Kimileri bunun sıradan bir kavga sonucu olduğunu söylese de pek inandırıcı değil.) Kendisi ile ilgili en çok hatırladığım şey ise, yıllar sonra TRT 3'ten malum maçı izlerken malum golden sonra bizim spikerin Escobar ile "milli takım kariyerindeki ilk golünü kendi kalesine attı" diyerek dalga geçmesidir. Acaba ölüm haberini alınca ne düşündü bizim spiker? Romanya tarihinin en iyi kadrolarından biriyle katılırken özellikle Raducioiu ömrü boyunca parlayamayacağı kadar parladı bu turnuvada. Hatta kişisel sitesindeki fotoğraflarının çoğu da bu kupadan kalmadır. :)

Eski gücünden uzak olan Rusya ve Kamerun'un olduğu B grubunda Brezilya 4 yıl öncesinden ders almışçasına işini sağlama alarak ilk 2 maçını kazanıp 2. turu garantilerken; Dahlin, Andersson ve özellikle Brolin'li İsveç bu kupada destan yazacağını daha grup maçlarında belli etmişti. Özellikle, Brezilya maçında Brolin'in müthiş asisti ve Andersson'un harika vuruşuyla gelen gol unutulmazlar arasındadır. Unutmadan, Rusya - Kamerun maçında Salenko 5 gol atarak, Milla (42) da en yaşlı golcü olarak rekor kırdılar.

4 yıl önceki efsane kadroyu koruyarak gelen Almanlar, haliyle 4 yıl daha yaşlanmıştı ve eskisi kadar düzenli işleyemiyordu. Öyle ki, normal şartlarda kendisiyle aşık atamayacak Bolivya ve G. Kore'yi ancak rakibin kişisel hatalarıyla yenebildi. Bu grupta en çok üzerinde durulması gereken takım ise kupa tarihinde ilk kez 2 beraberlik alarak son maça kadar gruptan çıkma şansı olan G. Kore idi. İspanya'yı 2-0'dan yakalamış, Bolivya ile 0-0 berabere kalmışlardı. Lakin Almanya maçında daha başlarda kalecilerinin saçma sapan hataları ile 3-0 geriye düşmüşlerdi, buna rağmen 2. yarı 52 ve 63. dakikalarda 2 efsane futbolcusu Hwang Sun-Hong ve Hong Myung-Bo'nun güzel golleriyle cevap vermişlerdi. Fakat gerisini getiremeyince bu kadar yaklaşmışken 3. olup elendiler.

En tuhaf gruplardan biri olan D grubunda Fransa'yı eleyerek gelen ve kupanın sonunda 4. olacak olan Bulgarlar, yüksek beklentiler içindeki Nijerya'dan 3 yiyerek başlıyorlardı. İşin ilginci, son maçlarında da İsveç'ten 4 yiyeceklerdi. Yani son derece inişli çıkışlı bir grafik sergiledi Bulgarlar. Maradona'nın ilk 2 maç gol ve asistleriyle sırtladığı Arjantin ise Maradona'da efedrine rastlanmasından sonra Batistuta'nın çabalarına rağmen resmen toz şeker gibi dağılacaktı. Nijeryalılar gümbür gümbür top oynarken Yunanlılar ise tek gol atamadan sıfır çekerek döndüler evlerine.

Tüm takımların 4 puan ve sıfır averajla tamamladığı E grubunda İtalyanlar, Meksika ve İrlanda'dan çok ta üstün performans göstermeden hep birlikte çıktılar gruptan.

F grubunda ise ilk bakışta Hollanda ile Belçika'nın ilk 2'yi alıp, Araplarla Faslılar'ın ise eleneceğini düşünenler bir ölçüde yanıldı. Zira, Araplar öyle bir futbol oynadılar ki yıllardır kupalarda madara olsalar da üzerlerine yapışan "Doğunun Brezilyası" ünvanını aldılar. Said Al-Owairan'ın Belçika'ya attığı golü görenler, bu ünvana hak vereceklerdir. Zaten grubu da 6 puanla 2. tamamladılar. Hollanda ise Bergkamp'lı, Overmars'lı yeni nesiliyle iddialı bir çıkış yapmıştı.

Grup maçlarından sonra oluşan sıralama şu şekildeydi:

A GRUBU: Romanya, İsviçre, ABD, Kolombiya
B GRUBU: Brezilya, İsveç, Rusya, Kamerun
C GRUBU: Almanya, İspanya, G. Kore, Bolivya
D GRUBU: Nijerya, Bulgaristan, Arjantin, Yunanistan
E GRUBU: Meksika, İrlanda, İtalya, Norveç
F GRUBU: Hollanda, Suudi Arabistan, Belçika, Fas

İkinci turda Völler'in katkılarıyla Almanlar, Belçika'yı güç bela geçerken, İspanyollar İsviçre'yi eziyordu. İsveç Araplara, Romenler ise muhteşem bir maç sonunda Maradona'sız bir hiç olan Arjantin'e hadlerini bildirircesine mağlubiyet tattırıyordu. Hollanda İrlanda'yı ilk yarıda attığı gollerle geçerken, Brezilya belki de en zorlandığı maçlardan birinde tek golle yendi evsahibini. Baggio 88'de takımını kurtarırken, öldürücü darbeyi ise uzatmalarda vurdu Nijerya'ya. Kalenin yıkıldığı maçta Bulgarlar Meksika'yı penaltılarla geçmişti.

2. Tur:

Almanya: 3
Belçika: 2

İspanya: 3
İsviçre: 0

S. Arabistan: 1
İsveç: 3

Romanya: 3
Arjantin: 2

Hollanda: 2
İrlanda: 0

Brezilya: 1
ABD: 0

Nijerya: 1
İtalya: 2 (uzatmalarda)

Meksika: 1
Bulgaristan: 1 (penaltılarda Bulgaristan 3-1 kazandı)

Çeyrek finalde Baggio'lar İtalya'yı sırtlarken Luis Enrique'nin suratını dağıtan İtalyanlar'ın yaptıkları yanlarına kâr kalmıştı. Hollanda ise, Brezilya'yı 2-0'dan yakalasa bile Branco'nun füzesiyle elendiler. Bulgarlar, son şampiyonu eleyerek yarı finale çıkarken maçın 1-0 olduğu sıralarda Almanlar'ın bariz bir golünün de verilmediğini hatırlamak gerekir. Turnuvanın en güzel maçlarından biri olan İsveç - Romanya maçında penaltılarla İsveç tur atladı.

Çeyrek Final:

İtalya: 2
İspanya: 1

Hollanda: 2
Brezilya: 3

Bulgaristan: 2
Almanya: 1

İsveç: 2 (penaltılarda İsveç 5-4 kazandı)
Romanya: 2

Yarı Final:

İtalya: 2
Bulgaristan: 1

Brezilya: 1
İsveç: 0

3. lük Maçı:

İsveç: 4
Bulgaristan: 0

Final:

Brezilya: 0 (penaltılarda Brezilya 3-2 kazandı)
İtalya: 0

Salenko ve Stoichkov'un 6'şar golle gol kralı oldukları turnuvada; Andersson'lu İsveç, Hagi'li Romanya, Caminero'lu İspanya, Amokachi'li Nijerya, Stoichkov'lu Bulgaristan, Bergkamp'lı Hollanda açıkçası İtalya'ya göre daha fazla haketmişlerdi finali. Bu kadar çok iyi top oynayan takımın bir arada olduğu başka bir turnuva var mıdır, bilmiyorum. Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim, bu turnuvada özellikle adidas ürünü olan formalar son derece güzeldi. Nike ve Adidas'ın o günkü formalara bakıp biraz tasarım öğrenmeleri gerekiyor bence. Turnuvanın en sıkıcı maçlarından biri olan final maçının yerine, akılda kalan anlarının bulunduğu video için buyrunuz efendim:


Dünya Kupaları No: 14 - İtalya 1990

Yine en ilginç turnuvalardan biri de İtalya '90 Dünya Kupası olmuştu. Oynanan kısır futbol (düşünsenize, Brezilya - Arjantin maçı bile 1 golle bitti!) ve yoğun sertliklere rağmen birçok güzel anıya da evsahipliği yaptı İtalya. Milla gibi, Goygoechea gibi, Higuita gibi renkli kahramanları barındırdı sonuçta.... Ayrıca, "80'ler akımı"nın en son ve belki de en can alıcı konu başlıklarından olmuştur belki de bu turnuva.

A grubunda, Baggio'lu İtalya ile Skuhravy'li Çekler "önümüze gelene bir tekme" hesabıyla gelene gidene golleri sıralayarak ilk 2'de çıktılar gruptan. ABD ise 4 yıl sonraki evsahipliğine hiç te güzel bir prova yapamadı.

Hiç kuşkusuz, turnuvanın en büyük sürprizi B grubunda yaşandı. "İhtiyar delikanlı" Milla ve Arjantin maçındaki kafa golünde nasıl o kadar sıçramayı başardığı bir muamma olan Omam Biyick'in önderliğinde, Afrika Aslanları kupada bir devrime imza atıyorlardı. Sonradan finale yürüyecek olan Arjantin ise ite kaka ilerliyordu.

C grubunda, kupa tarihinin en kötü Brezilya'sı, düşebileceği en kolay gruba (Kosta Rika, İskoçya, İsveç) düşerek ancak o sayede lider çıkabilmişti. Foyaları çok değil, 2. turda sönecekti.

D grubunda Almanlar artık finallerden ders ala ala makina gibi işler hale gelmişlerdi. Hemen arkalarından gelen, turnuvanın en iyi takımlarından biri olan Yugolar ise ilk maçta Almanlar'ın hışmına uğrayınca hemen toparlanmışlardı. Higuita'lı, Valderrama'lı fantastik Kolombiyalılar da gruptan çıkmayı başardılar.

E grubunda, İspanya ile Belçika zaten favoriydi, Francescoli'li Uruguay da 3. lük kontenjanından çıkınca geriye bir tek G. Kore kaldı.

En tuhaf grup ise F grubuydu. Zira, Hollanda ve İrlanda galibiyet alamadan gruptan çıkarken, İrlandalılar işi 1 adım daha ileri götürerek çeyrek finale de galibiyetsiz (penaltılarla) çıkacaklardı. Burada kafama takılan ise, Mısır İngiltere'ye 1 gol atıp ta bütün takımlar birbirine eşitlenseydi, o zaman kim çıkacaktı?

Grup maçları sonucunda oluşan sıralama şu şekildeydi:

A GRUBU: İtalya, Çekoslovakya, Avusturya, ABD
B GRUBU: Kamerun, Romanya, Arjantin, SSCB
C GRUBU: Brezilya, Kosta Rika, İskoçya, İsveç
D GRUBU: F. Almanya, Yugoslavya, Kolombiya, BAE
E GRUBU: İspanya, Belçika, Uruguay, G. Kore
F GRUBU: İngiltere, İrlanda, Hollanda, Mısır

2. turda ise; iki çılgın adam, Milla ve Higuita'nın kapışmasında Higuita resmen madara oldu ve utancından bir daha da Dünya Kupası'nda oynamadı! (şaka şaka :) ) Coca-Cola'nın son dönemde reklamlarında kullandığı Milla'lı gol sevinci işte bu maçta yaşanmıştır. Herneyse, Çekler yine Skuhravy önderliğinde Kosta Rika'yı dağıtırken, Arjantin Brezilya'yı evine erken yolluyordu. Almanlar bol tükürüklü maçta Hollanda'yı elerken, İrlanda bir kez daha normal sürede maçı kazanamayıp Hagi'li Romanya'yı penaltılarla eliyordu. İtalya, Francescoli de olsa Uruguay'ın kendinden çok aşağıda olduğunu kanıtlarken, İngilizler 119'da Platt denen organizmanın muhteşem vuruşuyla Belçika'yı güç bela eleyebilmişti. Yugolar ise her ne kadar İspanya ile uzatma oynasalar da Stojkovic'in liderliğinde kupaya bile erişebileceklerini hissettirmişlerdi.

2. Tur Maçları:

Kamerun: 2 (uzatmalarda)
Kolombiya: 1

Çekoslovakya: 4
Kosta Rika: 1

Brezilya: 0
Arjantin: 1

F. Almanya: 2
Hollanda: 1

İrlanda: 0 (penaltılarla 5-4 İrlanda kazandı)
Romanya: 0

İtalya: 2
Uruguay: 0

İspanya: 1
Yugoslavya: 2 (uzatmalarda)

İngiltere: 1 (uzatmalarda)
Belçika: 0

Çeyrek finalde kupayı belki de en çok hakeden Yugolar, penaltılarla turnuva boyunca kendinden beklenen hiçbirşeyi yapamayan Arjantin'e elendiler. İtalyanlar Schillaci ile İrlanda'yı elerken, Almanlar da artık kaptan olan Matthæus'un penaltısıyla Çekleri safdışı bıraktılar. Ve tabi en dramatik maç: Belki de bir destanın yarım kalmasıdır Kamerun'un elenmesi, kimbilir. uzatmaya kadar gitmişken 2 penaltı ile elenmek kötüdür, lakin Kamerun'un 20 yıldır bu başarının ekmeğini yemesi daha da kötü.

Çeyrek Final:

Yugoslavya: 0
Arjantin: 0 (penaltılarla 2-3 Arjantin kazandı)

İtalya: 1
İrlanda: 0

F. Almanya: 1
Çekoslovakya: 0

İngiltere: 3 (uzatmalarda)
Kamerun: 2

Yarı Final:

İtalya: 1
Arjantin: 1 ( penaltılarla 4-3 Arjantin kazandı)

F. Almanya: 1 (penaltılarla 4-3 F. Almanya kazandı)
İngiltere: 1

3. lük Maçı:

İtalya: 2
İngiltere: 1

Final:

F. Almanya: 1
Arjantin: 0

Schillaci 6 golle gol kralı olurken, Almanlar son kupalarını da birleşmeden önce almış oldular. Bu arada her ne kadar onun sayesinde takımı finale çıkmış olsa da Goycoechea'nın aşırı abartıldığını düşünüyorum. Zira, bir sonraki Dünya Kupası'nda vasat bir kalecinin (Islas) arkasında yedek kalmazdı. (Geçmiş zaman, sakatlanmıştır belki de ben unutmuşumdur dedim ama öyle birşeye de ulaşamadım) Ve tekrar söylüyorum, turnuvada Almanlar ile birlikte kupayı en çok hakeden takım Yugoslavya idi. Zaten birkaç yıl sonra bu takımdan ayrılan topçulardan bazıları Hırvatistan formasıyla destan yazmaya devam ettiler.

2 efsane 10 numara, Maradona ve Matthæus'un karşı karşıya geldiği, duran topların ustası Brehme'nin penaltı uzmanı Goycoechea'yı avladığı, Almanlar'ın 3. üstüste finalinde nihayet kupaya ulaştığı ve "Kaiser" Beckenbauer'in futbolcuyken kaldırdığı kupayı teknik direktörken de kaldırdığı maç için buyrun:


Dünya Kupaları No: 13 - Meksika 1986

Tanrı'nın eli, gündüz sıcağında oynanan maçlar, Lineker'in coşması, Almanlar'ın patır patır yıldız çıkarmaları, "Danimarka Dinamitleri"nin ilk ortaya çıkışı, Platini, Rummenige, Zico.... Çok şey var açıkçası bu turnuva için anlatılabilecek. Ki zaten en sevdiğim 2 turnuvadan biri olmuştur. (diğeri de ABD 94)

Turnuva, daha başlamadan önce ilginçliklere sahne olmuştu. Normalde evsahibi ülke olacak olan Kolombiya, ekonomik krizi sebep göstererek bu yükün altından kalkamayacağını belirtince bu görev 1970'ten tecrübeli olan Meksika'ya verildi. Meksika da, deprem ve krizlerle boğuşmasına rağmen bu yükün altından başarıyla kalktı ve Dünya Futbolu'na "Meksika Dalgası" başta olmak üzere birçok güzel anıyı hediye etti.

Önceden de dediğim gibi, en güzel eleme sistemiydi "en iyi üçüncüler". Zira, 2. veya 3. olacak takımlar hem kendi grubundaki rakiplerle mücadele ederken hem de diğer grupların muhtemel 3.leriyle rekabet içindelerdi. Böylelikle hem dramatik averaj mağlubiyetleri büyük ölçüde ortadan kalkıyordu hem de şike ihtimali minimuma iniyordu.

A grubunda Arjantin ile İtalya çekişirken Bulgarlar da maç dahi kazanmadan gruptan çıkmışlardı. Tabi Güney Kore'lilere ilk Dünya Kupası puanlarını hediye ederek.

B grubunda Meksika ile Belçika favori gözükürken ortaya çıkan Paraguay hesapları bozsa da 3'ü birden gruptan çıktılar.

Sonu en belli gruplardan biriydi C grubu. Fransa ile SSCB bir yanda, Macaristan ve Kanada diğer yanda. Sıralama da aynen bu şekilde olacaktı.

D grubunda her ne kadar Brezilya ve İspanya gibi 2 önemli ekip olsa da geçen turnuvada sürpriz çıkış yapan K. İrlanda ve Cezayir'den de beklentiler olumlu yöndeydi. Fakat bu 2 ekip ilk maçta birbirleriyle yenişemeyip kalan 2 takıma da yenilerek elendiler. Aynı zamanda bu 2 ekibin bugüne kadar katıldığı son kupa oldu. (Cezayir 2010'a katılıyor tabi ki :))

E grubunda Danimarka, büyük bir sürprizle tüm maçlarını kazanıp Almanlar'ı geride bırakırken, Uruguay da eski günlerin hatırına misali galibiyet dahi almadan, hem de Danimarka'dan 6 yiyerek 2. tura çıktı. Son sırada ise İskoçlar vardı.

Bir diğer sürpriz de F grubundaydı. Fas, Polonya ve İngiltere ile 0-0 berabere kalırken son maçta Portekiz'i 3-1 yenerek gruptan lider çıkıyordu. Bu da bir Afrika takımı için ilktir. Kimbilir, 2. turda liderken başka takım yokmuş gibi gidip Almanlar ile eşleşip son dakikalarda 1-0 yenilmeseler belki daha da ileri giderlerdi.

Grup maçları sonunda oluşan sıralama şu şekildeydi:

A GRUBU: Arjantin, İtalya, Bulgaristan, G. Kore
B GRUBU: Meksika, Paraguay, Belçika, Irak
C GRUBU: SSCB, Fransa, Macaristan, Kanada
D GRUBU: Brezilya, İspanya, K. İrlanda, Cezayir
E GRUBU: Danimarka, F. Almanya, Uruguay, İskoçya
F GRUBU: Fas, İngiltere, Polonya, Portekiz

2. Tur:

Meksika: 2
Bulgaristan: 0

SSCB: 3
Belçika: 4 (uzatmalarda)

Brezilya: 4
Polonya: 0

Arjantin: 1
Uruguay: 0

Fransa: 2
İtalya: 0

Fas: 0
F. Almanya: 1

İngiltere: 3
Paraguay: 0

Danimarka: 1
İspanya: 5

Çeyrek Final:

Brezilya: 1
Fransa: 1 (Penaltılarda 3-4 Fransa kazandı)

Meksika: 0
Almanya: 0 (Penaltılarda 1-4 F. Almanya kazandı)

Arjantin: 2 (Malum maç! :))
İngiltere: 1

Belçika: 1 (Penaltılarda 5-4 Belçika kazandı)
İspanya: 1

Yarı Final:

Almanya: 2
Fransa: 0

Arjantin: 2
Belçika: 0

3. lük Maçı:

Fransa: 4 (uzatmalarda)
Belçika: 2

Final:

Arjantin: 3
F. Almanya: 2

Gol kralı 6 golle Gary Lineker olurken, turnuvanın yıldızı hiç kuşkusuz Diego Armando Maradona olmuştur. Lakin biraz da özel hayatındaki çalkantılardan olsa gerek, daha sonra oynadığı 2 kupada (90-94) beklenen katkıyı yapamamıştır. Butragueno'nun Danimarka maçında 4 gol atarak kırdığı rekor ise çok değil, 8 yıl sonra Oleg Salenko tarafından tarihe gömülecekti. Azteka Stadyumu'nun o müthiş atmosferinde oynanan finali izlemek isteyen arkadaşlar buraya buyurabilirler:


Dünya Kupaları No: 12 - İspanya 1982

Evet, nihayet katılımcı takım sayısı arttırılmış, 16'dan 24'e yükseltilmişti. Bu da, daha fazla Asya ve Afrika takımı demek oluyordu ve Dünya Kupası'nda gruplardan sonrasını bir "Avrupa-Güney Amerika kapışması"ndan çıkartacaktı. Bu kupada olmasa bile ileriki kupalarda gördük örneklerini. Yine de sistem eleşitirilmeye devam ediliyordu. Zira, 6 gruptan çıkan 1. ve 2. ler, tıpkı son 2 kupadaki gibi yeni (fakat 4 adet 3'lü) gruplara ayrılıyordu. Bazılarına göre bu, hem çok fazla maç oynanmasına, hem de karmaşıklığa neden oluyordu. Ayrıca, Cezayir ve Kamerun'un dramatik şekilde averajla elenmeleri de FIFA'nın eleme sistemini gözden geçirerek (bana göre en güzel sistem olan) "En İyi Üçüncüler" sistemini devreye sokacaklardı 1986'da.

Son şampiyon, bu kez kadrosunda Maradona ile geliyordu. Fakat Maradona da takımı gibi hayal kırıklığı yaratarak erken veda edecekti. Bunun yanında, Zico'lu Brezilya , Platini'li Fransa, Rummenige'li F. Almanya ile Dino Zoff'lu İtalya da öne çıkan diğer ekiplerdi. Bunların dışında Polonya, SSCB, Belçika ve İngiltere de güçlü kadrolarıyla dikkat çekiyorlardı. Fakat turnuva tarihinde belki de ilk kez bir evsahibi takım bu kadar vasat futbol oynuyordu. Hem de İspanya olmasına rağmen!

Grup maçları sonunda oluşan sıralama şu şekildeydi:

A GRUBU: Polonya, İtalya, Kamerun, Peru
B GRUBU: Almanya, Avusturya, Cezayir, Şili
C GRUBU: Belçika, Arjantin, Macaristan, El Salvador
D GRUBU: İngiltere, Fransa, Çekoslovakya, Kuveyt
E GRUBU: K. İrlanda, İspanya, Yugoslavya, Honduras
F GRUBU: Brezilya, SSCB, İskoçya, Yeni Zelanda

2. Tur gruplarında 1. olanlar yarı finale çıkmaya hak kazandılar:

1. GRUP: Polonya, SSCB, Belçika
2. GRUP: F. Almanya, İngiltere, İspanya
3. GRUP: İtalya, Brezilya, Arjantin
4. GRUP: Fransa, Avusturya, K. İrlanda

Yarı Final:

Polonya: 0
İtalya: 2

F. Almanya: 3 (Penaltılarda 5-4 Almanlar kazandı)
Fransa: 3

3. lük Maçı:

Polonya: 3
Fransa: 2

Final:

İtalya: 3
F. Almanya: 1

Paolo Rossi 6 golle gol kralı olurken, İtalyanlar tam 44 yıl sonra Dünya Kupası hasretini dindirmişlerdi. Almanlar için de bundan itibaren bir "final serisi" başlamış oldu. Ta ki, 90'da kupayı alıncaya kadar. Aynı zamanda, Almanlar'ın o dönem genç yeteneği, sonraları efsanesi olan, 5 Dünya Kupası 25 Dünya Kupası maçı gören Lothar Matthæus'un oynadığı ilk kupa olmuştur. Final maçını izlemek isteyen arkadaşları buraya alalım:


Dünya Kupaları No: 11 - Arjantin 1978

16 yıl sonra Dünya Kupası Güney Amerika'da düzenlenecekti. Bu, aynı zamanda şu ana dek Güney Amerika'daki son turnuva olmuştur. Neyse ki 2014'te Brezilya'yla bitecek bu hasret :)

Her ne kadar güzel hatırlanan bir turnuva olsa da, cuntacı liderlerin gölgesinde tıpkı 1934 İtalya'da olduğu gibi geçti turnuva. Şike söylentileri aldı başını yürüdü! Meşhur Arjantin - Peru maçından bahsetmeme gerek yok sanırım. Bu şartlar altında Arjantin'in şampiyon olmasından daha doğal birşey de olamazdı sanırım. Passarella, Kempes gibi ustaların affına sığınarak söylüyorum bunları. Ayrıca Beckenbauer, Cruyff gibi yıldızları aradı gözler. Bir de Arjantin'in kışına denk gelince turnuva, iyiden iyiye keyifsiz hale geldi.

Gruplar son kez 4'lü olacaktı. Özellikle yeni FIFA başkanı Joao Havelange'nin de çabalarıyla, Asya ve Afrika'dan daha fazla takımın katılması için 82'den itibaren takım sayısı 16'dan 24'e çıkartılacaktı. Bunun haricinde eleme usulü yine 74'teki gibiydi.

Grup maçlarından sonra oluşan sıralama şu şekildeydi:

1. GRUP: İtalya, Arjantin, Fransa, Macaristan
2. GRUP: Polonya, F. Almanya, Tunus, Meksika
3. GRUP: Avusturya, Brezilya, İspanya, İsveç
4. GRUP: Peru, Hollanda, İskoçya, İran

2. Tur sonunda lider olan Hollanda ve Arjantin finale kalırken, İtalya ile Brezilya ise 3. lük maçına çıktılar:

A GRUBU: Hollanda, İtalya, Almanya, Avusturya
B GRUBU: Arjantin, Brezilya, Polonya, Peru

3. lük Maçı:

Brezilya: 2
İtalya: 1

Final:

Hollanda: 1
Arjantin: 3 (uzatmalarda)

Turnuvanın gol kralı 6 golle Kempes olurken, altın jenerasyonuyla Hollanda, 2. kez finallerde kaybetmişti. İşin kötüsü, bir dahaki altın jenerasyonuna kadar Dünya Kupası'na dahi katılamayacaklardı.

Final maçını merak edenler, hatırlamak isteyenler buradan izleyebilirler:


10 Haziran 2010 Perşembe

Dünya Kupaları No: 10 - F. Almanya 1974

Yeni kupa, ilk kez Almanya'da görücüye çıkmıştı. Türkiye'den ilk kez canlı yayımlanan turnuva olmasının yanı sıra, bir Türk hakeminin (Doğan Babacan) görev yapması ile ülkemizde de oldukça ilgi çekmişti bu turnuva. Her ne kadar finaliyle, yani "Beckenbauer ve arkadaşları vs. Cruyff ve arkadaşları" kapışması gibi hatırlansa da turnuvanın geneli de oldukça ilginç geçecekti.

Öncelikle uzun süreden sonra ilk kez eleme sisteminde değişikliğe gidildi. Grup maçlarından sonra çıkan 8 takım çeyrek final yerine yine 4'erli toplam 2 gruba ayrılmışlardı. Grup liderleri final oynamaya hak kazanırken 2. ler de 3. lük maçına gidecekti. Teorik olarak daha adil gibi, fakat gerek sürpriz takımların çıkma ihtimalini azaltması, gerek yarı final heyecanından mahrum etmesi yüzünden pek de sevemedim açıkçası bu fikri.

%75'inin Almanca konuştuğu 1. grupta, Doğu Almanlar dönemin komünist blok sisteminin başarılarına uygun olacak şekilde lider çıktılar. Tabi, 73'teki Şili darbesini protesto eden kişilerin F. Almanya - Şili maçını seçmeleri de unutulmazlar arasında.

2. grupta ise eski günlerini şimdiden arayan Brezilya tökezleyerek gruptan çıkarken, Britanya'nın tek temsilcisi İskoçya ise gol averajı kurbanı oldu. Yugo'lar Zaire'ye acımadan 9 tane atarken Zaire'nin tek eksiği rakiplerine göre aşırı derecede tecrübesiz olmalarıydı.

Bir zamanların şampiyonu Uruguay'ın dibini boyladığı 3. grupta, yeni bir efsane doğuyordu: Hollanda! İsveç gol yemeden çıkarken, Bulgarlar Dünya Kupaları'ndaki galibiyet hasretlerini seriye çevirmeye başlamışlardı artık.

4. grupta bir başka acımasız takım, Polonya tam 7 golle yenmişti Haiti'yi. Arjantin ile İtalya yenişemezken, elenen ise 4 yıl öncesinin finalisti İtalyanlar olmuştu.

Grup maçlarının sonunda oluşan sıralama şu şekildeydi:

1. GRUP: D. Almanya, F. Almanya, Şili, Avusturya
2. GRUP: Yugoslavya, Brezilya, İskoçya, Zaire
3. GRUP: Hollanda, İsveç, Bulgaristan, Uruguay
4. GRUP: Polonya, Arjantin, İtalya, Haiti

2. Tur sonunda ise Hollanda ile F. Almanya lider çıkarak final oynamaya hak kazandılar. Özellikle A Grubu, ölüm grubu tadındaydı:

A GRUBU: Hollanda, Brezilya, D. Almanya, Arjantin
B GRUBU: F. Almanya, Polonya, İsveç, Yugoslavya

3. lük Maçı:

Brezilya: 0
Polonya: 1

Final:

Hollanda: 1
F. Almanya: 2

Grzegorz Lato, 7 golle gol kralı olurken, turnuvaya esas damgasını vuran ise yeni futbol anlayışı ve yıldızlarıyla Hollanda oldu. Final maçını izlemek isteyen arkadaşlar buradan buyurabilirler:



Dünya Kupaları No: 9 - Meksika 1970

Jules Rimet Kupası'nın son durağı, Meksika olacaktı. Malum, kurallar gereği kupayı 3 kez kazanan takım ebedi sahibi olacaktı. Bunu Brezilya sadece 12 senede yani 4 turnuvanın 3'ünde şampiyon olarak başardı. Bu ayrıca, Pele'nin son Dünya Kupası olacaktı.

Turnuvaya dönersek, nedense Dünya Kupası'nın bugünkü ruhuna ilk bu turnuvada ulaştığını düşünmüşümdür hep. Bir coşku, bir karnaval havası, yıldız oyuncularla bezeli bir turnuva, Dünya'nın dört bir yerinden insanlar.... Bir bu kupa, bir de yine Meksika'da düzenlenecek olan 86 kupası, 2'si de çok güzel hatırlanır genellikle. Meksika'nın havasından suyundan mı, yoksa gündüz maçlarından mı, bilemeyeceğim artık! :)

Evet, belki Fransa, Arjantin, İspanya yoktu fakat, dediğim gibi kupa tadından hiçbir şey kaybetmemişti. Son şampiyon İngilizler, Brezilya'ya yenilseler de gruptan çıkmış, fakat çeyrek finalde Almanlar'a elenmişlerdi. Eski günlerini arayan Uruguay ise sürpriz sayılabilecek bir şekilde SSCB'yi uzatmalarda yenerek yarı finale yükselmiş, fakat Brezilya'ya yenilmekten onlar da kurtulamamışlardı. Uzun yıllar sonra kupaya Afrika'dan bir takım, Fas katılmıştı. Ayrıca, bu kupa Peru'nun "Peru" olduğu zamanlara denk gelmişti.

Grup maçlarından sonra oluşan sıralama şu şekildeydi:

1. GRUP: SSCB, Meksika, Belçika, El Salvador
2. GRUP: İtalya, Uruguay, İsveç, İsrail
3. GRUP: Brezilya, İngiltere, Romanya, Çekoslovakya
4. GRUP: F. Almanya, Peru, Bulgaristan, Fas

Çeyrek Final:

F. Almanya: 3 (uzatmalarda)
İngiltere: 2

Brezilya: 4
Peru: 2

İtalya: 4
Meksika: 1

Uruguay: 1 (uzatmalarda)
SSCB: 0

Yarı Final:

Brezilya: 3
Uruguay: 1

İtalya: 4 (uzatmalarda)
F. Almanya: 3

3. lük Maçı:

F. Almanya: 1
Uruguay: 0

Final:

Brezilya: 4
İtalya: 1

Yıldızını bu kupada parlatan Gerd Müller, 10 golle gol kralı oldu. Bunun yanında, Jairzinho, Beckenbauer, Cubillas, Byshovets, Rivelino, Uwe Seeler, Riva gibi oyuncular da güzel oyunlarıyla takımlarını taşımışlardı. Final maçını merak eden arkadaşlar buradan izleyebilirler:

9 Haziran 2010 Çarşamba

Dünya Kupaları No: 8 - İngiltere 1966

Ve futbol, nihayet beşiğine gelmişti! İngilizler'in en çok övündükleri fakat uluslararası alanda bir türlü kendilerini kanıtlayamadıkları yegane spor olan futbolun, en büyük kupası, Dünya Kupası bu kez İngiltere'de düzenlenecekti. Düzenlenecekti fakat, tam turnuva başlamadan önce kupa ortadan kaybolmuştu. İngiltere'de kupanın maskotu olan aslancıktan daha popüler olacak olan Pickles adlı bir köpek bulunca her şey normale döndü tabi.

Turnuva, 1962'dekine benzer serlikte geçmekteydi. Bu nedenle olsa gerek, başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika takımları beklentilerin altında kaldılar. Bu arada, Dünya Kupaları'na ilk kez katılan 2 takım, Kuzey Kore ve Portekiz kendi çaplarında tarih yazdılar. İlki çeyrek finale çıkan ilk Asya ülkesi olurken, 2.si de 3. olarak şimdiye kadarki en büyük Dünya Kupası başarısını elde etmiş oldu. Ayrıca, bu 2 ülkenin birbiriyle oynadığı çeyrek final maçında Portekiz'in 0-3 geriden 5-3'ü yakalaması da unutulmazlar arasındadır. Unutmadan, 2010 Dünya Kupası'nda da bu 2 ülke yine karşı karşıya gelecekler. Bakalım 44 yılda neler değişmiş!

Final maçı ayrı bir ilginçlikti tabi. Gerçi ilginç (veya ilgi çekici) olan maçtan ziyade, İngilizler'in 3'üncü golünün çizgiyi geçip-geçmemesiydi. Düşünün, aradan 44 yıl geçmiş ve halen daha bu mevzu konuşuluyor fakat hiç kimse Almanlar'ın o golden sonra da vakitlerinin olduğunu, kaldı ki eski Dünya Kupaları'nda 3 dakikaya bile 2 gol sığdırılabildiğini, dönemin futbol anlayışında bunun mümkün olduğunu fakat nedense gol atmak yerine 4.yü yediklerini söylemiyor. Kanımca, İngilizler'in 4. golü bütün meseleyi başlamadan bitirmiştir. Yıllardır boş yere gırtlak patlatıyorlar yani! :)

Ha, ayrıca bu kupanın İngiltere'de düzenlenmesine rağmen İngiltere'nin kazanmaması gibi bir olasılık yoktu. Kamuoyu ve medya desteğinden tutun da kraliçe faktörüne kadar herşey İngiliz futbolcularından yanaydı. Ve evsahipliğinin avantajı bir kez daha ortaya çıktı.

Grup maçlarından sonra oluşan sıralamalar şu şekildeydi:

1. GRUP: İngiltere, Uruguay, Meksika, Fransa
2. GRUP: F. Almanya, Arjantin, İspanya, İsviçre
3. GRUP: Portekiz, Macaristan, Brezilya, Bulgaristan
4. GRUP: SSCB, Kuzey Kore, İtalya, Şili

Çeyrek Final:

İngiltere: 1
Arjantin: 0

Portekiz: 5
Kuzey Kore: 3

F. Almanya: 4
Uruguay: 0

SSCB: 2
Macaristan: 1

Yarı Final:

F. Almanya: 2
SSCB: 1

İngiltere: 2
Portekiz: 1

3. lük Maçı:

Portekiz: 2
SSCB: 1

Final:

İngiltere: 4
F. Almanya: 2

Turnuvanın gol kralı, 9 golle Eusebio olurken, kendisi bu 9 golün 4'ünü penaltıdan kaydetmiştir. (Amacım adama çamur atmak değil, istatistik olsun diye yazdım :)) Final maçını merak eden arkadaşlar aşağıdan izleyebilirler, izlemeyen kaldıysa tabi! :)


Dünya Kupaları No: 7 - Şili 1962

Brezilya'nın üstüste 2. defa şampiyon olduğu bu turnuva sert geçen maçlarla ve "Santiago Çarpışması" (battle of Santiago) diye de hatırlanan Şili - İtalya maçıyla da bilinmektedir. Tek gol kralı değil de 4'er golle 6 gol kralının(Garrincha, Vava, Sanchez, Albert, Ivanov, Jerkovic) çıktığı turnuvada Pele ile Di Stefano yoktu fakat Lev Yashin gittikçe efsaneleşerek "black spider" lakabını kazanacaktı. Tıpkı 2002'de bizim başımıza gelen durum gibi şampiyon Brezilya ile 1'i grupta 2 kez oynayan fakat bizden farklı olarak finale kadar gelen Çekoslovakya'nın son büyük Dünya Kupası başarısı da bu olmuştur aynı zamanda.

Gruplar, oynanan maçlardan sonra şu şekilde sıralandı:

1. GRUP: SSCB, Yugoslavya, Uruguay, Kolombiya
2. GRUP: F. Almanya, Şili, İtalya, İsviçre
3. GRUP: Brezilya, Çekoslovakya, Meksika, İspanya
4. GRUP: Macaristan, İngiltere, Arjantin, Bulgaristan

Çeyrek Final:

Şili: 2
SSCB: 1

Çekoslovakya: 1
Macaristan: 0

Brezilya: 3
İngiltere: 1

Yugoslavya: 1
F. Almanya: 0

Yarı Final:

Çekoslovakya: 3
Yugoslavya: 1

Brezilya: 4
Şili: 2

3. lük Maçı:

Şili: 1
Yugoslavya: 0

Final:

Brezilya: 3
Çekoslovakya: 1

Final maçını merak eden arkadaşlar buradan izleyebilirler:

not: Bu kaydı yaparken ufak bir teknik hata oldu ilk başta, farkeden arkadaşlardan özür dilerim. :)

8 Haziran 2010 Salı

Dünya Kupaları No: 6 - İsveç 1958

Eveet, geldik Pele'nin(18) ilk kez sahneye çıktığı, Brezilya efsanesinin başladığı kupaya. 1958'e dek tüm kupalara katıldığı halde en fazla 2. olabilen Brezilya, bu kupayı kazanarak "kendi kıtası dışında kupa kazanan ilk (ve hala tek) ülke" olmayı başardı. Uruguay'ın olmaması; Çekoslovakya, Arjantin, İngiltere ve de Puskas'sız Macaristan'ın erken elenmesi turnuvanın tadını kaçırır gibi olsa da yarı finalistlerin (Almanya, İsveç, Fransa, Brezilya) göze hoş gelen oyunları ile tolere ediliyordu bir nebze.

SSCB'nin ilk kez katılıp, İngiltere'yi safdışı bırakarak çeyrek finale yükseldiği, anlı şanlı Büyük Britanya'nın 4 takımla (İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda) birden katıldığı ilk ve tek Dünya Kupası olan bu kupada; 1954'teki 4'lü grup sistemi korunarak saçma olan "seri başı" usulü de kaldırılmıştır. Bundan sonra da, 1982 Dünya Kupası'nda 24 takıma geçilinceye dek ufak değişiklikler haricinde bu sistem geçerli olmuştur.

Grup maçlarından sonra genel görünüm:

1. GRUP: F. Almanya, K. İrlanda, Çekoslovakya, Arjantin
2. GRUP: Fransa, Yugoslavya, Paraguay, İskoçya
3. GRUP: İsveç, Galler, Macaristan, Meksika
4. GRUP: Brezilya, SSCB, İngiltere, Avusturya

Not: Yugoslavya haricindeki kalan 3 tane 2. takım, puan eşitliğinden ötürü 3.lerle eleme oynayarak bu sıralamayı oluşturdu.

Çeyrek Final:

F. Almanya: 1
Yugoslavya: 0

İsveç: 2
SSCB: 0

Fransa: 4
K. İrlanda: 0

Brezilya: 1
Galler: 0

Yarı Final:

F. Almanya: 1
İsveç: 3

Fransa: 2
Brezilya: 5

3. Lük Maçı:

F. Almanya: 3
Fransa: 2

Final:

İsveç: 2
Brezilya: 5

Aynı zamanda "bir turnuvada en fazla gol atan oyuncu" olan Just Fontaine tam 13 golle gol kralı olurken; Dünya Futbolu Lev Yashin, Pele, Fontaine, Garrincha, Vava gibi yıldızları ilk defa bu turnuvada keşfetmiş oldu. Final maçını merak edenler buradan izleyebilirler:


2 Haziran 2010 Çarşamba

Dünya Kupaları No: 5 - İsviçre 1954

Açıkçası bu turnuvayı anlatırken Halit Kıvanç moduna girmemek elde değil! Zira, hepimizin de bildiği gibi bu kupa ülkemizin ilk uluslararası turnuva deneyimidir aynı zamanda. Nasıl geldiğimizi, Franco'nun eliyle İspanya'yı eleyişimizi anlatmama gerek yok sanırım. Turnuvanın saçma bir biçimde "gruplardaki seri başları birbiriyle oynamaz" kuralı sayesinde Macaristan ile maç yapmayacak, sadece Federal Almanya(alışmak lazım bu isme, 90'a kadar böyle gidecek) ve Güney Kore ile oynayacaktık. İlk maçta Almanlar'a karşı daha 2. dakikada Suat Mamat'ın golüyle 1-0 öne geçmiş, ilk yarıyı ise 1-1 berabere bitirmiştik. 2. yarıda ise ardı ardına gelen gollerle 4-1 kaybetmiştik. İkinci maçta ise Güney Kore'yi Suat(2), Lefter, Burhan(3), Erol'un golleriyle 7-0 yendik. Bu aynı zamanda Türkiye'nin Dünya Kupaları'ndaki en farklı galibiyetidir. Öyle ki, 3. olduğumuz 2002 Dünya Kupası'nda bile ancak 7 maçta 10 gol atabilmişken, 1954'te bu maç sayesinde 3 maçta 10 gol atmış olduk. (Bu arada turnuvaya uçakla gelen Güney Kore de 2 maçta 16 gol yiyerek büyük bir işe imza attı!) Evet, normalde 2 maç yapmamız gerekiyordu, lakin Almanlar Macarlar'a 8-3 yenilince, puanlar eşitlendi ve Almanlar ile yeniden maç oynamak durumunda kaldık. 2-0'dan 2-1'e, devre sonunda 3-1'e giden maç, Almanlar'ın yine 2. yarıda arka arkaya buldukları gollerle 7-2 bitti ve bundan sonraki Dünya Kupası maceramız için tam 48 sene beklemek zorunda kaldık. Bu maçta gollerimiz Mustafa ve Lefter'den geldi.

Grup maçları tamamlandıktan sonra oluşan sıralamalar;

1. GRUP; Brezilya, Yugoslavya, Fransa, Meksika
2. GRUP; Macaristan, F. Almanya, Türkiye, Güney Kore
3. GRUP; Uruguay, Avusturya, Çekoslovakya, İskoçya
4. GRUP; İngiltere, İsviçre, İtalya, Belçika (İsviçre ile İtalya 1 maç daha oynadı, 4-1 bitti)

şeklinde oluşmuştu.

Çeyrek Final:

Avusturya: 7
İsviçre: 5

Uruguay: 4
İngiltere: 2

Macaristan: 4
Brezilya: 2

F. Almanya: 2
Yugoslavya: 0

Yarı Final:

Macaristan: 4 (uzatmalarda)
Uruguay: 2

F. Almanya: 6
Avusturya: 1

3. Lük Maçı:

Avusturya: 3
Uruguay: 1

Final:

F. Almanya: 3
Macaristan: 2

Turnuvanın gol kralı 11 golle Macar Kocsis olurken bana göre bu turnuvadaki en önemli olay, aslında Uruguay'ın yarı finalde (uzatmalarda) Macaristan'a yenilmesidir. Zira Dünya Kupaları tarihinde ilk mağlubiyetini bu maçla alan Uruguay, daha sonra bir türlü belini doğrultup eski günlerine dönememiştir. Bir bakıma eski bir şampiyon için de yeni şampiyon Federal Almanya için de hatta 2. kez finalde kaybeden Macaristan için de bir dönüm noktası olmuştur 1954 İsviçre Dünya Kupası. 3 ülke için de hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır....

İlk kez canlı tv yayını yapılan bu turnuvanın final maçını merak edenler aşağıdaki "sanatsal" videoyu izlerken iki takım kaptanının maç sonunda birbirini tebrik edişini de görebilirler:


Dünya Kupaları No: 4 - Brezilya 1950

Dünya Savaşı'nın ardından yapılacak ilk turnuva kesinlikle Avrupa'da olamazdı. Zira, bu savaş en çok yerkürenin medeni yüzü olan Avrupa'yı vurmuş, en güzel Avrupa kentleri birer harabeye dönmüştü. Ayrıca, başta Arjantin olmak üzere Güney Amerika ülkeleri kupaya evsahipliği yapmak istiyorlardı ve bu sebeplerden dolayı evsahipliği Brezilya'ya verildi.

Fakat birçok takım daha elemelerde çekildi, çeşitli sebepleri olsa da en önemli etken 2. Dünya Savaşı'nın yarattığı siyasi ve ekonomik kaos ortamıydı. Öyle ki, bizim de arasında olduğumuz bazı ülkeler ekonomik sebeplerden ötürü; Japonya, Almanya, SSCB, Çekler ve Macarlar siyasi sebeplerden ötürü; tarihlerinde ilk (ve halen tek) sefer katılma hakkı elde eden Hindistan ise çıplak ayakla oynamalarına izin verilmediği için çekilmiştir turnuvadan.

Bir de ilk yaşandı 1950'de. Dünya Futbolu'nun şımarık kızı Britanyalılar, nihayet katıldılar turnuvaya sonunda büyük hayal kırıklıkları yaşayacaklarını bilmeden. ABD'ye 1-0 yenildiklerine inanmayan İngiliz basını, 1-0 yendiklerini manşetlere çıkartarak bir skandala neden oldular.

Turnuvada yeniden grup maçlarına dönülürken, bu sefer de katılmaktan vazgeçen ülkeler sorunu çıktı. Fransa, Türkiye ve Hindistan kuralar çekildikten sonra kararlarını açıkladıkları için 13 takım turnuvada yer aldı ve gruplar 4-4-3-2 gibi tuhaf bir şekle büründü. Bu da en çok 2'li grupta Bolivya ile yer alan Uruguay'ın işine geldi. Zira Brezilya turnuvada finale dek toplam 5 maç oynarken, Uruguay 3 maç yaparak zinde kalmıştır. Oynanan maçlar sonunda gruplar:

1. GRUP; Brezilya, Yugoslavya, İsviçre, Meksika
2. GRUP; İspanya, İngiltere, Şili, ABD
3. GRUP; İsveç, İtalya, Paraguay
4. GRUP; Uruguay, Bolivya

şeklinde sıralandı. Gruplardan lider çıkan takımlar ise ilk kez (bir benzeri de 82'de oldu) 2. bir gruba yerleştirildiler. Bu grup "Final Grubu" olacaktı ve 1. bitiren kupanın da sahibi olacaktı.

FİNAL GRUBU: Uruguay, Brezilya, İsveç, İspanya

şeklinde sıralanarak bitecekti. Tabi burada en önemli maç Uruguay ile Brezilya arasında oynanan son grup maçı olacaktı. Zira Uruguay 1 galibiyet 1 beraberlik ile 3 puandayken Brezilya ise 2 galibiyet ile 4 puandaydı ve beraberlik bile yetiyordu şampiyon olmalarına. Maçta 1-0 öne geçen Brezilya, son dakikalarda yediği golle 2-1 yenilerek o koskoca Maracana Stadı'ndaki 174.000 (yüz yetmiş dör bin!) taraftarın ölüm sessizliğine bürünmesine neden oluyordu. (Kimileri bu sayıyı 200bin olarak da gösteriyor, gerçi tribündeki Uruguaylılar'ı çıkartırsak yine aynı sayı kalıyor :)) Aynı anda oynanan diğer maçta, İsveç İspanya'yı 3-1 yenerken bu maçı sadece 11000 kişi izlemişti. Bu da belki de 2. yi belirleyecek maçın hiç te iplenmediğini göstererek bir daha "Final Grubu" diye birşeyin neden olmayacağını biraz olsun açıklar niteliktedir.

Uruguay böylece tarihindeki 2. (ve şimdilik son) Dünya Kupası'nı kazanırken turnuvanın gol kralı 9 golle Ademir oldu. Bu 9 golü sadece 4 maçta atmış olması da ayrıca önemli bir iştir. Final maçını merak edenler buradan bakabilir:

Dünya Kupaları No: 3 - Fransa 1938

Ta o zamanlardan başlamıştı Fransa politik kararlarla evsahipliği kazanmaya. FIFA, 34'teki propagandaları engellemek için diğer Avrupa ülkelerini, 30'daki gibi Avrupa'lıların boykotunu önlemek için de Güney Amerika'yı pas geçerek evsahipliğini biraz da Jules Rimet'nin hatırına Fransa'ya vermişti. "Horozlar" ise bu avantajı değerlendiremeyerek şampiyonluk için tam 60 yıl sonra yine evsahibi olmayı bekleyeceklerdi. Uruguay adının döneğe çıkmaması için geçen seferki gibi boykot etmiştir turnuvayı. Arjantin ise evsahipliğini alamadığı için küsüp gelmemiştir bir nevi. Turnuvaya katılan tek Güney Amerika takımı olan Brezilya ise, geçen turnuvada oynama şansı bulan gençlerin büyüyüp kemale ermesi ile 3. lüğe kadar uzanacaktı ve bir de gol kralı çıkartacaktı: Leonidas(8 gol).

Bunun dışında, turnuvaya önceden katılma hakkı elde eden Avusturya ise maçların başlamasından önce Nazi Almanyası tarafından ilhak edilince turnuvadan çekilmiştir, rakibi olan İsveç ise maç yapmadan çeyrek finale yükselmiştir. Ayrıca, tarihte ilk kez bir Asya ekibi, Hollandalı Doğu İndiler (şimdiki adıyla Endonezya) Dünya Kupası'na katılmıştır ve daha ilk turda Macarlar'dan 6 tane yiyerek evlerine dönmüşlerdir. Bu turnuva, aynı zamanda grup maçlarının oynanmadığı son Dünya Kupası olmuştur, ne de iyi olmuştur!

Çeşitli iddialara göre Mussolini'nin "kupa göremezse öldürecek" hastalığından haberdar olan Macarlar, İtalyan meslektaşlarına kıyak geçerek kupayı kazanmalarını sağlamıştır. Eğer doğruysa, yazık olmuş Macarlar'a diyebiliriz ancak. Zira, 2 kez final oynayıp, 2'sinde de olmadık şekilde kaybedip gelecek nesillere bir ekol dahi oluşturamadan eleme gruplarında 3. lük - 4. lük kovalamaya çalışan bir ülke haline geldiler.

İlk Tur:

İsviçre: 1 (2. maç 4-2)
Almanya: 1

Küba: 3 (2. maç 2-1)
Romanya: 3

Çekoslovakya: 3
Hollanda: 0

Fransa: 3
Belçika: 1

Macaristan: 6
H. D. İndiler: 0

Brezilya: 6
Polonya: 5

İtalya: 2
Norveç: 1 (uzatmada)

Çeyrek Final

İsveç: 8
Küba: 0

İtalya: 3
Fransa: 1 (ilk kez evsahibi elendi!)

Macaristan: 2
İsviçre: 0

Brezilya: 1 (2. maç 2-1)
Çekoslovakya: 1

Yarı Final

Macaristan: 5
İsveç: 1

İtalya: 2
Brezilya: 1

3. lük Maçı

Brezilya: 4
İsveç: 2

Final

İtalya: 4
Macaristan: 2

Dünya Kupaları tarihinde ilk kez bir ülke 2 defa üstüste şampiyon oldu. Daha sonra Brezilya 58 ve 62 şampiyonluklarıyla İtalya'ya ortak oldu. Ayrıca Vittorio Pozzo, kupayı 2 kez üstüste kazanan ilk ve tek teknik direktördür halen daha.

Malumunuz, araya giren 2. Cihan Harbi yüzünden bir sonraki Dünya Kupası ancak 12 yıl sonra, 1950'de Brezilya'da düzenlenecekti. Merak edenler Final maçına buradan bakabilirler:

Not: Sınavlardan dolayı birkaç gündür yazamıyordum, lakin bu sakın ola ki burayı ihmal ettiğimiz anlamına gelmesin. :)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...