21 Mart 2011 Pazartesi

İnanmak....

Gökhan Gönül daha top ayağına gelmeden takım arkadaşlarına eliyle "geçin içeri!" diye işaret ettiği anda inanmıştım o pozisyonun golle sonuçlanacağına. Tıpkı gol gelince o cehennem gibi geçen geceyi cennete çeviren futbolcuların sezon sonu şampiyonluğu da getireceklerine inandığım gibi.

Gökhan Gönül de pozisyon öncesi birşeylere inanmış galiba: "İkinci golün pozisyonunda 4-5 kişi ilerdeydik. Takım arkadaşlarımı ilerde görünce çok mutlu oldum. Herkese 'İçeri geçin' dedim."

Maçla ilgili çok şey vardı aslında bahsedecek. Takım 2. yarıdaki seri galibiyetlerinin aksine sahada etkisiz kalıyor, o galibiyetlerin temel unsuru olan ilk yarım saatlik şok presi yapmak bir yana, doğru düzgün pas alışverişi bile gerçekleşmiyordu ilk yarı boyunca. Bunun yanında Kazım'ın golünden sonra işler iyice çıkmaza girdi, zira pozisyon bulmayı geçtim rakibe 2. gol için pozisyon vermeye başlamıştık. Takım son 2 ayki takım değildi, resmen geçen sezonun 2. yarısındaki Daum'un 1-0'a oynayan takımı vardı sahada. Ama o zamanki kadar bile etkili olamıyorduk bir türlü.

Etraftan gelen homurdanmalar artıyordu gittikçe. "Dia veya Stoch'tan biri neden oynatılmıyor", "Cristian ne işe yarıyor", "Özer hangi akla hizmetle oynatılır" ve daha nicesi.... Yani anlayacağınız ortam tam bir cehennem havasındaydı 75. dakika öncesinde biz Fenerbahçeliler için. (inkar edenin alnını karışlarım! :)) Daha önce 2 GS maçında daha yaşamıştım bu hissiyatı: 2004-2005'teki ve 2007-2008'deki Ali Sami Yen deplasmanları. Her 2'sinde de etkisiz, pasif, doğru düzgün kontratak bile yapamayarak 1-0 kaybetmiştik. Haliyle bu 2 maç geldi aklıma. Bir yandan ümitsizliğe düşüp bir yandan da "bizim takım bi yolunu bulur, atar o ilk golü, gerisi de gelir" diyordum. Evet, inancım sürüyordu, zira (şimdilerde şampiyonluğu çok hakettiklerini iddia eden) Trabzon'u daha ilk yarım saatte haşat eden de, Beşiktaş'ı kendi sahasında yıllardan sonra 4'leyen de bu takımdı. Ama süre de gittikçe azalıyordu. (Bu arada TT Arena'yı yapanların ellerine sağlık, gerçekten de rakibe baskı sağlama adına sağlam bir atmosfer olması sağlanmış.)

Neyse ki ilk gol geldi. Bu golden sonra ciddi anlamda yukarıda bahsettiğim endişelerin hiçbiri kalmadı bünyede. Fakat vakit te gittikçe daralıyordu. Tam o anda Gökhan Gönül'e gelen top, onun arkadaşlarına yaptığı "geçin içeri!" hareketi, açtığı orta, Alex'in kafa vuruşu, Zapata'nın çaresiz uzanışı, topun filelere değmesi.... Aslında bunlar arka arkaya olduğunda sadece gol ve galibiyet değil, şampiyonluk da geliyordu. Zira bu kadar kötü oyundan ve çaresizlikten sonra bir takımın halen daha toparlanıp, ayağa kalkıp kendine gelmesi ancak ve ancak şampiyonluk alameti olabilirdi. Beni sorarsanız sezon başından beridir inanıyorum bu takımın bu sezon şampiyon olacağına, ama şimdi görüyorum ki futbolcularımız da en az bizim kadar inanıyorlar şampiyonluğa. Evet, daha 8 maç var ve illa ki birinden birinde puan kaybı olacak. Puanlar kaybedilirken belki kötü de oynayacak takım. Ama şu da bir gerçek ki, her maç iyi oynayacaklar diye birşey yok, fakat her maç böyle inanarak oynadıkları sürece bilekleri bükülmez bu futbolcuların, sezon sonu da şampiyon oluruz.

Kapanışı Aykut Kocaman'ın devre arası konuşmasından alıntılarla yapalım, zira manası çok derin :)

"Beyler ilk yarı bitti.... Tamam, hiç iyi oynamadık.. F.Bahçe gibi oynamadık aslında.. Ama 45 dakika bitti, geri gelmeyecek.. Herkes önce bir sakin olsun.. Soluklanıp derin bir nefes alsın.. Devre bitti, yeni bir 45 dakika başlıyor.. Bizi biz yapan, ligde 9'da 9 yapmamızı sağlayan değerleri hatırlayın, onları ortaya koymamız gerekiyor....Elinizde herşeyi düzeltmek için 45 dakika daha var.. Bu, uzun bir zaman....Sakın panik yapmayın.... Sakin olun, bakın maçı nasıl kazanacağız...."

11 Mart 2011 Cuma

Son 10 maçın 9'u....


Bir tarafta son 10 lig maçının 9'unu kazanan Fenerbahçe, diğer tarafta ise son 10 maçının 9'unu kazanamayan, hatta son galibiyetini 10 hafta önce almış olan Konyaspor pazar günü Kadıköy'de karşı karşıya gelecekler. Kim ne derse desin kağıt üzerinde Fenerbahçe favori gözüküyor, lakin defanstaki eksiklikler de soru işareti. Hem bu açıdan, hem de Fenerbahçe'nin evsahibi olması ve Konyaspor'un başında Yılmaz Vural'ın olması faktörlerinden ötürü "üst" biteceği neredeyse kesin bir maç olacak gibi. Tabi top yuvarlaktır, önemli olan da galibiyet! :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...