27 Ağustos 2010 Cuma

Pollyanna Gibi Düşünmek

En son 2003-2004'te hiçbir kupaya katılma hakkımız olmadığı için Avrupa'da yoktuk. Ondan sonraki tüm sezonlarda en kötü Aralık ayına kadar maçlara devam ediyorduk. O sezonki gibi (hatta Mustafa Denizli'li 2000-2001 sezonu gibi)şampiyon olacağımızın mı habercisidir bilemem, zira benzer bir durum son 20 yılın en berbat sezonlarından olan 99-2000'de de görülmüştü.

Elenmenin kötü sonuçlarını herkes biliyor: Para kaybı, prestij kaybı, Avrupa'da ülke/takım puanının azalması, kaliteli yabancıların gelmemesi vs. vs....

Peki var mısınız Pollyanna gibi düşünmeye?

- Öncelikle, 1 sezon haricinde Fenerbahçe'nin genelde Avrupa'da ilerleyebileceği nokta belli: Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kadar, Avrupa Ligi'nde ise gruplardan çıkıp son 32'ye kalmak. E bu kapasiteyi bile bile takımı zorlamanın alemi var mı? Geçen sezon Lille maçlarının da kalabalıklaştırdığı fikstür döneminde kaybedilen puanlarla gitti şampiyonluk.

- En formda rakiplerimizden Bursa ile Beşiktaş yoğun maç trafiğinde yorgun düşerken biz ise haftada bir dinlene dinlene maç yapacağız. Aslında bu yüzden Trabzon'un da tur atlamasını isterdim ya. Yani, yok öyle 3 günde 1 maç!

- Takımın bundan sonra kaybedeceği birşey kalmadığından dört elle lige asılacak.

- Yoğun maç trafiğinde sakatlık, yorgunluk nedeniyle kadro daralmayacak.

İşte böyle.... Yani sizin anlayacağınız, Fenerbahçe hakkında iyi birşey düşünebilmek için (en azından bu geceliğine) Pollyanna olmak gerekiyor. Düşünün, haliyle alay edip "kümede kal" falan denilen Galatasaray'dan sadece bir Antalyaspor maçının ilk yarısı ile öndeyiz. Ve malesef o ilk yarıda sahada Antalyaspor diye birşey yoktu. İşte bu yüzden bir an önce birilerinin o maçla daldıkları uykudan uyanması gerekiyor. Eğer gerekenler yapılırsa bu sezon şampiyon olacağımızı da bir kez daha söylemek isterim son olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...