28 Haziran 2014 Cumartesi

Afrika'nın Çöküşü

Gruplardan çıkan ve gerek "Sahraaltı Afrika"dan farklı "Mağrip" kültürüyle gerek fazlasıyla Fransız etkisinde kalmasıyla Cezayir'i diğer Afrika takımlarından ayrı tutarak başlayalım. Yine gruptan çıkan Nijerya da dahil olmak üzere kalan tüm Afrika takımları bariz bir çöküş içerisinde.

A Grubu'ndaki Kamerun, zaten az olan şansını Eto'o'nun da sakatlığıyla büyük ölçüde yitirmişti. Ancak bununla birlikte, sahaya kadar yansıyan takımiçi sorunlar, takımdakilerin oyuniçi tercihlerinden hocalarının yüz ifadesine kadar kendini belli eden sıkıntılar ve özellikle bu gibi durumlara toparlayıcı görev üstlenebilen takımda lider eksikliği elenmelerinde büyük rol oynadı.

C Grubu'ndaki Fildişi Sahili ise, nispeten daha dişlerine göre bir grupta olmalarına rağmen elendi. Kaybettikleri her 2 maçta da rakiplerine ezilirken, kazandıkları Japonya maçında dahi ancak birbirinin kopyası 2 tane kademe hatası sayesinde 3 puan alabildiler, onun haricinde Japonlar'a karşı da bir üstünlük kuramadılar. Bunun en önemli sebeplerinden biri yaşlanan jenerasyonun yerini dolduracak gençlerin olmaması. Bir diğer önemli sebep te, Yaya Toure ve Gervinho hariç kadronun büyük çoğunluğunun 90 dakika yüksek tempoyu çıkaramayacak kadar hantallaşması.

F Grubu'ndaki Nijerya, gruptan çıktı çıkmasına ama ne potansiyelini sahaya yansıtabildi, ne de "gerçekten hakettiler" dedirtebildi. Aşırı sıkıcı bir İran beraberliği ve tartışmalı hakem kararlarıyla gelen bir Bosna-Hersek galibiyetiyle gelen tur, Fransa'yı dize getirmeye yeter mi, açıkçası pek ihtimal dahilinde değil. Yine de gruptan çıkabildiklerine göre öyle ya da böyle "başarılı" olmalarının en önemli sebebi diğer Afrika takımlarının aksine takımı toparlayıp olumsuzluklara karşı ayağı kaldırabilecek Yobo, Mikel, Enyeama gibi liderlik yapabilecek oyunculara sahip olmalarıydı. Özellikle Yobo, tipik bir milli takım oyuncusudur. Liderlik yönü güçlüdür, öyle ki zamanında Emenike'yi bizzat milli takıma alınması için tavsiye etmiştir. En formsuz zamanlarında bile sonradan oyuna dahil edilmeyle de olsa asla vazgeçilememiştir çünkü takım içinde bütünleştirici bir rolü ve ağırlığı vardır. Tıpkı son 2 senesinde neredeyse hiç forma yüzü dahi görememiş olmasına rağmen 2010 Güney Afrika Dünya Kupası'nda forma giyen Stephen Appiah gibi, sahadaki öncelikli varolma amacı mental açıdan zayıf olan afrikalı hemşehrilerini toparlamaktır.

G Grubu'ndaki Gana, deyim yerindeyse en büyük hayal kırıklığına sebep olan Afrika takımı oldu. Kadrosu Fildişi'nden daha genç, Kamerun'dan daha yetenekli olmasına rağmen gruplarda kendi potansiyellerine hiç yakışmayan bir performans sonucu onlarla aynı kaderi paylaştılar. Hiç kuşkusuz, bunda Stephen Appiah'ın 2006 ve 2010'da yaptığı takım içi liderliğin artık olmamasının yanında (sözkonusu futbolcuların açıklamalarından hareketle) Muntari ve Boateng gibi takımın en önemli oyuncularından 2'sini birden görünürdeki saçma sapan sebeplerle kovan ve oynattığı oyunla da böyle bir kadroyu çalıştırabilecek kapasitesi olmadığı ortada olan teknik direktörlerinin de bunda çok büyük katkısı var. Aslında mesele sadece bu 2 oyuncunun boşluğu değil, zira Gana 2'sinin de yerini doldurabilecek oyunculara sahip. Fakat turnuvadaki hayat memat maçları olan son maçtan önce (hem de takımda belli bir yeri olan) 2 oyuncunun kovulması çok doğal bir şekilde tüm takımı olumsuz etkiledi. (Hatta mağlubiyetleri o kadar beklenen bir hal aldı ki, bahis şirketlerince rakipleri Portekiz'in bahis oranları gün içinde düşürüldü.)

"Sahraaltı Afrika" diye tabir edebileceğimiz ülkelerin tüm Dünya Kupası başarılarına baktığımızda hep aynı etkenleri görürüz: Takımı toparlayabilen lider oyuncular ve takım oyununu iyi oynayan gerçek bir ekip. İtalya 90'daki Kamerun, ABD 94 ve Fransa 98'deki Nijerya, Kore-Japonya 2002'deki Senegal, Almanya 2006 ve Güney Afrika 2010'daki Gana takım olarak bu 2 etkenin üzerine kurulmuştu. Bireysel yetenekleri ve fizik güçleri gerçekten üst düzey olsa dahi bunlara sahip olamadıkları müddetçe Afrika takımlarının pek başarılı olmaları mümkün gibi görünmüyor. Bunun esas sebebi; kimilerince bahsedilen "Afrikalılarda oyun zekası yok, takım sporlarında yapamazlar" gibi saçma önyargılardan ziyade yıllarca sömürülmüş ve bugün bağımsız olmalarına rağmen halen daha açlık sınırlarında yaşayan, "kendilerini gerçekleştirebilmeyi" bırakın mevcut şartlarda hayatta kalmaları başarı sayılan milletlerin içinden yetenekleri sayesinde çıkabilmiş olmalarıdır.

Tam da bu nedenle, lider tipli oyuncular bu tip takımlarda kilit görevdedirler. Bu tip oyuncuların özellikle Afrika takımlarındaki eksikliğinin sonuçları Kamerun ve Gana gibi fizik açıdan müthiş fakat mental açıdan zayıf olan takımlarda yeteneklerinin haketmediği puan kayıplarıyla fazlasıyla acı biçimde görülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...