28 Haziran 2014 Cumartesi

"Cezayir Bile...."

Diğer Afrika takımları tel tel dökülürken (buna gruptan çıkmasına rağmen Nijerya da dahil) Cezayir'in performansı sanki bir "sürpriz"miş gibi görüldü. Hatta futbolu çok iyi bilen(!) bir millet olarak da "Cezayir bile gruptan çıkıyor, biz kupaya bile katılamadık" diyerekten hayıflanıyoruz.

Öncelikle, günümüz futbolunda bireysel yeteneklerin ve yıldız oyuncuların başarı için yeterli olmadığı zaten bilinen bir gerçek. "Peki ne gerekli" dersek; takım oyunu, konsantrasyon, mücadele, koşma, fizik güç ve dayanıklılık diye sıralayıp devam edebiliriz. Bunun "kağıt üstündeki favorilere karşı" ne kadar işe yaradığının aslında son yıllarda birçok kanıtı var: 2002'de gruplarda favoriler Fransa, Portekiz ve Arjantin'i gruplarda safdışı bırakan Senegal, ABD ve İsveç bunun ilk güzel örneklerini vermişlerdi. Sonrasında Yunanistan'ın 2004 şampiyonluğu da "kazanmak" için yeni kriterlerin oluştuğunu artık iyiden iyiye açığa vurmuştu.

"Peki Cezayir ne yaptı" diyecek olursak, ilk olarak gruplarının "görece" daha dengeli olduğunu vurgulamak gerekir. Yine de o kadar "onların yerinde olmak isteme" şeklinde hayıflanmadan önce aynı grupta Cezayir yerine oynadığımızı düşünürsek, hangimiz Belçika ve Rusya'dan puan alabileceğimizi, Güney Kore'yi yenebileceğimizi garanti edebilir? Üstelik Macaristan, Romanya ve hatta Azerbaycan faciaları (kadro sirkülasyonuna rağmen halen aynı milli takım iskeletine sahip olduğumuzdan dolayı) daha tazeyken.

Bununla birlikte, Cezayir grup maçlarında "en iyi takım oyunu oynayabilen" takımlardan biri oldu. Bu özelliklerini fizik güç, mücadele ve koşma gibi meziyetleriyle de zenginleştirerek gruptan çıkmayı kesinlikle hakettiler. Hele ki ne yaptıklarını kendileri dahi kestiremeyen Rusya ve Güney Kore'ye karşı, fazlasıyla hakettiler.

Öte yandan, "sürpriz olarak görülen" Cezayir'in kaç oyuncusu Avrupa'da oynuyor diye bir de bakmak lazım: 23 kişilik kadronun 19'u Avupa'da top koşturuyor. Bunların 4'ü İspanya, 4'ü İtalya, 3'ü Fransa, 3'ü İngiltere, 3'ü Portekiz, 1'i Hırvatistan ve 1'i de Bulgaristan'da oynuyor. Oynadıkları takımlar arasında ise; Valencia, Getafe, Inter, Napoli, Udinese, Porto, Sporting Lisbon, Tottenham Hotspur gibi takımlar var. Kalan 4 oyuncudan 1'i (önceden 3 yıl Glasgow Rangers'da oynamış olan) Katar Ligi'nde oynayan kaptan Bougherra, 1'i Tunus'ta oynayan Djabou ve en nihayetinde 2'si Cezayir'de futbol yaşantısını sürdüren 2 yedek kaleci.

Tüm bunlara ek olarak, 23 kişilik Cezayir kadrosunun tamı tamına 16'sının Fransa doğumlu olduğunu, başta yıldızları Feghouli olmak üzere önemli kısmının Fransa'nın alt yaş milli takımlarına çağırıldığını da ayrıca hatırlatmak lazım gelir. Kim ne derse desin, Cezayir'i "bir Afrika takımı" olarak görmemek, hatta kimi Avrupa takımlarından daha fazla Avrupalı olarak görmek gerekir.

Kupaya dönersek, ikinci turda Almanya'yı eleme ihtimalleri tabi ki çok düşük. Ancak 1982'den kalma bu gecikmiş 2. turları dahi önemli bir başarıdır Cezayir adına. Aslında 2010'da da 2. turu haketmelerine rağmen o zamanlarda tecrübesizliğin kurbanı olmuşlardı. Yavaş yavaş olur bu işler, yeter ki Fransa'nın yetiştirdiği yeni gençlerle sirkülasyon sağlayıp belli bir sistemle istikrar hedeflesinler. (tıpkı bizim Almanya'nın yetiştirdiği gençlerle yapamadığımız gibi!) Sonra bir bakarsın, 2018'de Cezayir çeyrek finalde, biz yine hayıflanıyoruz "ulan bunlar bile çeyrek finalde biz gene gidemedik!" diye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...